KÖYLERİMİZ, ORMANLARIMIZ VE ÇEVRE BİLİNCİ

   Ormanlarımızın, memleketimiz için önemini vurgulamaya gerek yoktur. Mevsimsel yağan yağışlardan tutun teneffüs ettiğimiz havanın filtrasyonuna, içerisinde barındırdığı canlı türlerinden, köylülerin yakacaklarını temin etmelerine kadar sayılamayacak faydaları vardır hayatımızda.

   Temmuz ayının 10’unda, babamla birlikte köyümüze geldiğimizin ertesi günü kahvaltıdan sonra mezarlık ziyaretine gittik. Ziyaretten sonra, köyün etrafını bir gezelim dedi babam. Eski karakolun arkasından yukarıya doğru çıktık. Az ileride alanda aşağıdaki fotoğrafta görülen yakılmış haldeki çam ağacı fidanını gördük! Büyük bir şaşkınlıkla ve sinirle karşıladım bu içler acısı görüntüyü. Bir an için bunu bir insanın yakmış olmayacağını ümit edip, düşen bir yıldırımın yakmış olduğunu kendi kendimi inandırmaya çalışıp teskin ettim. Daha doğrusu küçücük bir fidanın yakılmış olmasını kabullenmek istemedim. Ancak bu teskin gerçeği değiştirmiyor maalesef.

   Bir çam ağacı fidanın büyüyüp yetişmesi neredeyse bir insan ömrü kadar bir vakit almaktadır. Bu küçüçük fidanı yakan kişi, acaba kendini yada evladını yada en çok sevdiği şeyi o fidanın yerine koymayı hiç düşündümü acaba?

   Yine aynı gün babamla birlikte köyümüzün karşı tarafında, imranlıya ginden yol üzerinde kavaklıkların girişindeki çeşmenin yan tarafına mangal yapmaya gittik. Manzarası gerçektende harika bir yer. Mangal ateşini yaktıktan kısa bir süre sonra yan tarafımıza iki otomobil yanaştı. Gelenler biraz ilerimizde yerlerini alıp onlarda piknik yapmaya başladılar. Gelenler imranlı ilçesindendiler. Bir konuşmalarına kulak misafiri olduk. Aralarında geçen konuşma şöyleydi: “Köyümüzü ve ormanlık alanları işaret ederek, Allah (cc.) ne güzellikler yaratmış” diyorlardı.

   Hemen yanı başımızdaki imranlı ilçesinin ormanlardan mahrum oluşundan kaynaklanan çoraklık hepimizin malumudur. Bizler bilinçsizce ağaç kesimi yaparsak yada yukarıdaki fotoğrafta görülen çirkinliği yaparsak köylerimizin durumu imranlı ilçesi gibi olmazmı?

   Bundan 10 – 15 sene evvel gürül gürül çağlayan dereler bugün eskisi gibi çağlamıyor. Neden acaba?

   Derelerin gürül gürül çağlaması için yağışların güzel olması en büyük faktördür. Bir diğer faktör ise yer altı sularıdır. İşte tam burada anlatmak istediğim noktaya geliyor konu. Ormanlarımız her geçen sene azalmakta. Bu durumu belki bizler göremiyoruz yada görmek istemiyoruz. Ama doğa bunu bizlere yağışların azalması ve derelerin eskisi gibi çağlamaması şeklinde kendi dilince anlatıyor. Anlatmak ne kelime haykırıyor.

   Bu örnekler çoğaltılabilir. Mesela, eskiden buz gibi sularını içtiğimiz ancak şimdilerde kurumuş yada akan suyu azalmış gözelerimizde bu örneklerden biridir.

   Yukarıdaki dere fotoğrafını aynı gün ( Temmuz’un 10’unda ) çektim. Akan suyun azlığını görüyorsunuz değilmi. Bir gün evvel yağmur yağmasına rağmen nasıl akıyor tahta köprü deresi. Belkide ileriki zamanlarda arazilerimizi, bağ ve bahçelerimizi sulama imkanımızda ortadan kalkacak. Sulama yapamaz duruma geleceğiz.

   Peygamber efendimiz “Elinde dikilecek fidanı olan, kıyamet sabahı dahi olsa fidanını diksin” diye buyuruyor. Ama bizler küçücük fidanları yakmaktan çekinmiyoruz.

   Yukarıda anlatmaya çalıştığım şey kısaca, ormanlarımıza sahip çıkalım. Evlatlarımıza sahip çıktığımız gibi. Sahip olduğumuz doğal güzelliğin farkına varalım. Bu güzelliklere sahip olamayan İmranlı ilçesini gözlerimizin önünden ayırmayalım.