• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/PolatderesiKulturYardimlasmaDernegi/
  • www.twitter.com

HİCRİ YILBAŞI - MUHARREM VE AŞURE

Hicri Yılbaşı

Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.

Müslümanlar için bir milat olan hicret; Allah’a ve O’nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi; hakka, hakikate, ilme, irfana ve medeniyete yapılan yolculuktur.

Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsü; Yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır. Öyle ki tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.

Hicret, Allah yolunda fedakârlığın, yardımlaşmanın kardeşliğin zirvesidir..

 

Muharrem ayı ve Aşura Günü'nün anlam ve önemi

 Arapça kelime olan Muharrem Hicri takvime göre yılın birinci ayıdır. Muharrem 'haram' sözcüğünden, Aşura ise on anlamına gelen 'aşara' sözcüğünden türemiş Arapça kelimelerdir.

Hicri takvime göre yılın birinci ayı olan Muharrem Arapça bir kelimedir. Kelime kökü olarak 'haram'dan türemiş bir kelimedir. Sözcük karşılığı ise; haram olan, yasaklanan anlamına gelmektedir. Araplar İslam öncesi dönemde (cahiliye döneminde) dahi, kabile yaşantısının bencilliklerinden kaçınarak, Arabi ilk ay olan "muharrem" ayında birbirlerine savaş açmak gibi "yasaklanan" fiillerden kaçınır ve uzaklaşırlarmış.

Aşura Günü ise Muharrem ayının onuncu günüdür. İslam inancında bu günde birçok önemli olay meydana geldiğine inanılır ve bu güne kıymet atfedilir. Aşura'nın Arapça'da 10 manasına gelen 'aşara' kelimesinden türemiştir. Sözcüğün Sâmi diller arasında ortak olduğu düşünülmektedir. Aşura, Musevilik inancında da Büyük Kefaret Gün olarak kullanılmıştır.

AŞURA GÜNÜ'NDE NELER OLDU?

- Hüseyin bin Ali ve beraberindeki 72 kişi hicri 61'de Muharrem'in onuncu gününde (10 Ekim, 680) Kerbelâ'da Yezid'in ordusunca katledilmiştir,

- Hz. Âdem'in işlediği günâhtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,

- Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi,

- Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması,

- Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması,

- Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,

- Hz. Eyyub’un hastalıklarının iyileşmesi,

- Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavun'dan kurtarması,

- Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması,

- Hz. İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesi.

Bu olaylar saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir. Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri, İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın bu günde oruç tutmayı tavsiye ettiği, Yahudilere benzememek açısından orucun Aşure günü ile bir gün öncesi veya bir gün sonrası ilâve edilerek tutulması gerektiğine inanılır.

AŞURE, AŞURA

Aşure, Kamerî ayların ilki olan Muharrem`in onuncu gününe verilen bir isimdir. Âşûre günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Âşûre orucu denen bu oruç, İslâm`dan önce Araplar`ca bilinirdi. Âşûre kelimesinin İbrânice aşûr`dan geldiği ve o günde Araplar`ın oruç tuttuğu dikkate alınırsa, kelimenin bütün Sâmî diller arasında ortak bir kelime olduğu anlaşılır. (Buhârî, Savm, 1; Umdetü`l-Kârî fi Şerhi Sahîhi`l-Buhârî, V, 351) Bu kelime Yahudîler`de büyük keffâret günü için kullanılmıştır. (Tevrat, Levililer, 16, 29 vd.) Hz. Peygamber Medîne`ye geldiği zaman Yahudiler`in Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler: "Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğulları`nı Firavun`un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah`a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız dediler. Hz. Peygamber; "Biz Musa`nın sünnetine sizden daha yakınız, dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. " (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarih, VI, 308, 309) Hz. Âişe`den nakledilen şu hadiste, Allah Resulu`nun Mekke döneminde de aşûre orucu tuttuğu anlaşılır. "Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de aşûre orucu tutardı. Medine`ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, aşûre günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı" (Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI, 307, 308).

İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm`ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstehap olmuştur. Ayrıca Yahudiler`e benzememek için Muharrem`in 9, 10 ve 11`nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür. Bugün bütün sünnî müslümanlarda Muharrem`in 10`u oruç günü kabul edilirken, bazı tarihi sebeplerden dolayı da mukaddes sayılır. Özellikle Hz. Nûh`un gemisinin bugünde tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturduğunu anlatan söylentiler önemlidir. Âşûre adlı tatlının menşei de buna dayanır. Gemidekiler o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşûre pişirme âdeti buradan kalmıştır. Yine Âdem (a.s.)`in tövbesinin bugünde kabul edildiği, Hz. İbrahim`in bugünde ateşten kurtulduğu, Hz. Yakub`un, oğlu Hz. Yusuf`a bugünde kavuştuğu kaynaklarda kaydedilen rivayetler arasındadır.

 



1154 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın