• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/PolatderesiKulturYardimlasmaDernegi/
  • www.twitter.com

Cemalettin OLGUN
ceolgun@gmail.com
Abit Çavuş ile eski ramazanlarda cenkler
29/08/2010

                                             ABİT ÇAVUŞ İLE ESKİ RAMAZANLARDA CENKLER

          Yukarıdaki fotoğraf 1970 yılların Karacaören Köyü. Ön kısımda çatısı olmayan eski toprak damlı köy kahvesi, dükkânlar, sağ tarafta köyün mütevazı camisi görülmektedir.

Ahşaptan yapılan minaresi, düzgün çizgileriyle cami bir eser gibi duruyor fotoğrafta. Caminin cümle kapısından içeri girilince genişçe son cemaat mahalli vardı, buradan 2 kanatlı kapısından adımınızı atınca iç mekân muhteşem bir yapıya sahip olmasa da kendine has tamamen ahşaptan yapılan mimarisiyle mistik bir havaya manevi bir atmosfere dalardınız. Suşehri'nde 1725 yılında yaptırılan Bal Hatun Camii ile benzerlikleri vardı, muhtemelen bu camiden esinlenerek yaptırılmıştır. http://www.panoramio.com/photo/38166240

Atalarımızın zor şartlarda özene bezene yaptığı bu cami maalesef daha iyisini yapalım diye yerlebir edilmiş, en ufak bir izi dahi yoktur. Camiden arta kalan tek örnek parça demirci Yücel usta'nın dükkânında muhafaza ettiği yıldızlı tavan süslemesidir. Üzerinde eski yazıyla 1327 sene yazısı kazınmıştır. (1909)

            Tarihi eserin yerine, camiyle uyumlu olmayan metrelerce uzunlukta minaresi, mimari açıdan belirgin bir özellik taşımayan betondan, manevi sıcaklıktan yoksun buz gibi bir cami yapılmıştır. Cami yukarıdaki görünümüyle restore edilip kazandırılsaydı, yörenin sayılı eserlerinden biri olacaktı.

             Ramazan ayları 1960 lı yıllarda şimdiki gibi yaz aylarına denk gelmezdi, uzun kış gecelerine denk geliyordu. Caminin ahşap minaresinden, karanlık basınca, yatsı ezanı okunmadan "esselatü vesselamu" diye yanık bir sala sesi duyulunca o salayı okuyanın Abit Çavuş, gecenin ise mübarek gecelerden biri olan leyle-i kadir gecesi olduğunu köy halkı anlardı.

             Abit Çavuş köyün bilge kişilerinden biriydi, askerde bir dönem çavuşluk yaptığından kendisine böyle hitap edilirdi, sedası ses cihazlarından çıkan tiz sese benzerdi, yanık ve tiz sesiyle okuduğu salayı herkes hayranlıkla dinlerdi, birde okuma makamı değişikti, diğer hocaların okuduğuyla farklı gelirdi kulaklara.

             Teravih namazları kılındıktan sonra köylüler o kış hangi komşunun odası yanıyorsa oraya toplanırlar, kısa sohbetten sonra Abit Çavuşla cenkli geceler başlardı. Köyde çok kişi cenk okurdu ancak en güzel cenk yorumu ona aitti. Cenk okumaları  Molla Zabit, Hacı Durak, Hasan Asker ve Kopuk İsmail'in odalarında yapılırdı.

             Ortaya rahle kurulur,üzerine yılların yıprattığı cenk kitabı açılır, rahlenin yanına da iyi yanan 12 numara, aynalı gaz lambası kondumu şimdinin en popüler dizisi hangisiyse o dizi başlardı dinleyenler için. Daha açık yazacak olursak "Kurtlar Vadisi Pusu"  heyecanı başlardı.

 

 Cenk kitabı öyle kolay okunan kitaplardan değildi, yukarıda görüldüğü gibi yazılar çok iç içe yazılı, dili Osmanlıca Türkçe karışımıydı, okuyan da zorlanırdı, dinleyen de, eğer iyi takip edilmezse anlaşılamazdı. Bu yüzden Abit Çavuş'un yorum farkı, okuma tekniği cenk dinleyenlere yardımcı olurdu. Seyit Battal Gazi, İmamı Ali cenk ederlerken üstün geldiğinde sesini yükseltir, zora düştüklerinde sesini alçaltır, vücut diliyle jest ve mimikleriyle heyecan katardı.

 Abit Çavuş (1908–1976)

 Odada bulunanlar konuşmalarını bitirince, Abit çavuş rahlede açık olan cenk kitabını okumaya başlardı, yaşlısı genci, çocuk yaştakiler pür dikkat onu dinlerlerdi, Bir gün önceden okunan bölümler hatırlanır, işaret konulan sayfa açılınca, Hayber kalesinin fethi kaldığı yerden okunurdu.

            “Resulü Zişan, sallalahü aleyhi vesellem hazretlerine Cebrail geldi, ya Muhammed hak taala selam etti, git Muhammed Mustafa’ya benden selam söyle o gitsin Hayber kalesini feth etsin dedi, Resulü Erkemde öteden beri fitne yuvası olan Hayberin fethinin geldiğini ashabına anlattı, Müslüman orduları hazırlandı, 1400 yaya 200 süvariden oluşan ordu Medine’den 15 gün de gidilebilen uzaklıktaki Haybere Allah Allah naralarıyla hareket ettiler. Hayber kalesine geldiklerinde ordu yorulmuştu, geceyi burada geçirdiler, sabaha karşı Emirül müminin hazreti Aliyi huzuruna çağırdı, Allahın arslanı Alinin gözleri ağrılıydı, hali pür mecali yoktu, Seleme bin evka hazreti Aliyi huzura getirdi, Hazreti peygamber Ali'nin ağrıyan gözlerini mübarek eliyle sıvazladı, Alinin gözleri oracıkta iyileşti, peygamber ona ordunun sancağını takdim etti, zırhını giydirdi, zülfükarı teslimetti, ya Ali git Hayberi feth et, Allah yardımcın olsun, önce imana davetet, kabul etmezlerse küffar askerini teslim al dedi.

             Hz. Ali askerleriyle beraber kale kapısına geldi ancak kale çok muhkemdi, kapıları 30 batman demir den yapılmıştı, 40 arşın eni ve 40 arşın boyunda idi, etrafında içi sudolu hendek vardı, çevresi deve dikenleriyle kaplıydı. İmamı Ali düldülünden indi zülfükarını çekti, hendeği atlayarak kale kapısına vardı, mübarek elleriyle 30 batmanlık kapıyı yerinden söktü, hendeğin üzerine yol yaptı, Müslüman askerleri demir kapıdan geçerek Allah Allah  nidalarıyla hayber kalesine girdiler, küffar ordusuna hücum ettiler. Hazreti Ali kale kumandanına; Allaha yemin ederimki yenildiniz, savaşmayın, tez hak dinine geçin, sizleri kılıçtan geçirmeyelim dedi. Küffar askerleri kabul etmediler, önce teke tek dövüşmek için imamı Ali zülfükarını çekip kalenin ortasına çıktı, karşısına kâfirlerin amansız dövüşçüsü Merhap çıktı, üst üste 2 zırh giyinmişti, başındada kalınca mihveri vardı, elinde 2 çatallı mızrakı vardı, karşılıklı birbirleriyle dövüşmeye başladılar, Merhap çok güçlü kuvvetliydi, imamı Aliye çatallı mızrakıyla hamle yaptı, Ali zülfükarıyla karşılık verdi, imana gel ya Merhap canını almayayım dedi, Merhap imana gelmedi, Ali zülfükarla başına bir darbe vurdu, kılıç yarası taa dişlerine kadar geldi deyince Abit Çavuş dinleyenler "haa şöyle vur kâfiri ölsün" derlerdi.

   Hazreti Ali Merhabı cehenneme gönderince küffar askerinde bozgun başladı, Merhabın kardeşi Haris kılıcını çekti, kardeşinin intikamını almak için İmamı Ali'nin üzerine hamle yaptı, kılıcını salladı, Hazreti Ali zülfükarıyla karşıladı, Haris’in kılıcı elinden uçtu, göğsüne bastırdı, "ey Haris yiğit bir askersin, tez imana gel” diye okuyunca Abit Çavuş, cengi merakla dinleyen Molla Şerif, kalın sesiyle “ bırak imana gelmeyi, vur, vur, ne yapacan imanı ölsün kafir” derdi. Molla Şerif de çelebi bir kişiydi, gülmeyen bir suratı vardı, bu yüzden ona Bedo Şerif derlerdi, hâlbuki o asık suratının arkasında tertemiz bir yüzü daha vardı, sevecendi, bedo Şerif olmayı hiç hak etmiyordu, Allah rahmet eylesin. ( Şerif Yalçın 1913-1993)

Haris imana gelmedi, İmamı Ali zülfükarla kellesini aldı kafirin,  Ali nin karşısına başka küffar askeri çıkmayınca Allah Allah sesleriyle iki ordu kılıçlarını çektiler…..” burada cenk kitabı kapatılır devamı ertesi günedir. Dizi film gibi merakla sonuç beklenirdi, acaba ordular ne yapacak, Hayber Kalesi feth edilecek mi? Savaşta Hazreti Ali yaralanacak mıydı, zülfükar adlı kılıç daha kaç küffarın kellesini alacaktı?

Abit Çavuş, Hayber Kalesinden başka, Ejder Kalesi, Kaf Kalesi, Nemrut Kalesi, Yedi Başlı ejderha, Kesik Baş kıssasını, Aba Müslimi Horasani’yi, Seyit Battal Gazi’yi, Siyeri Nebiyi, Ahmediye'yi Kırk Hadis' i de bölüm bölüm okuyarak uzun kış gecelerinde köy halkına kültürel hizmetler sunardı.

Abit Dede yıllarca köye bu hikâyeleri, cenkleri okudu, milleti eğlendirdi,  ancak kendi hayatı köyün yayla meselesi yüzünden bir dramla noktalandı.

 Bende kendisinin cenklerini çocukken çok dinledim, zaman gelecek Abit dayı’yı yazmak, onun acıklı hikâyesini gelecek nesillere aktarmak bana mı düşecekti? aklımdan dahi geçmezdi.

  Ömrünü verdiği O dağlardan, nefesini tüketip, göz nurunu döküp hoş vakitlerin geçmesini sağladığı dinleyenlerinden, dahası tüm köyden Abit Çavuş'un çook alacağı var. Nur içinde yat bilge insan, okuma sevgisini senden öğrendim, bendende çok alacağın var.

 O'nun dramı, bu sitenin Dosyalar- gezi anılar bölümündeki Sarıyara Yolculuk adlı yazımda anlatılmıştır, okuyabilirsiniz. http://www.polatderesi.org/FileUpload/ds18045/File/sariyar_a_yolculuk.pdf

 Rivayet odur ki, Peygamberimiz (S.a.v) Hz. Ali (Ra) ve kılıcı zülfükar için ashabına böyle buyurmuş.

“LaSeyfe illa Zülfükar vela fetta illa Ali”

Zülfükar'dan başka kılıç, Ali’den başka yiğit yoktur.



5092 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

     12/09/2010 14:22

TAYYAR COŞKUN (facebook) abi o yazıları okuyupta ağlamamak mümkünmü yazarken bile insanıny üreği dayanmıyor sana nekadar teşekkür etsem az gelir saygılar
Cemalettin OLGUN

Saygılar...     06/09/2010 20:41

Cemalettin abi, Seni takdir etmemek inanki nankörlük olur. Memleketimiz için yaptığın araştırmalar vs. çalışmalarını takdir ve tebrik ediyorum. Saygılarımla, Bayram AKTAŞ
Bayram AKTAŞ

     04/09/2010 22:21

CEMALETTİN abi bizi eski günlere götürdün bende hatırlıyorum bizim köyde batal gazi kitabı okunurdu rahmetli iskender emi okurdu akşam olmasını iple çekerdik kaldığımız yerden devam etmek için ne oldu diye ozamanları çok iyi oluyordu teveden daha heycanlıydı yorumuna ve kalemine sağlık ALLAH razı olsun saygılar
Cemil BEKTAŞ

köy geceleri     04/09/2010 13:57

cemalaettin abi yine döktürmüşsün.gençlerimize tarih resitali sunmuşsun,allah fikrine ve zikrine sağlık versin.polat köyündede rahmetli babam yusus keskin köy odasında okurmuş cenkleri.hepsinin mekanı cennet olsun.GÜZEL BİR TARİHİ ANI YAZISI OLMUŞ.DEVAMINI BEKLERİZ.
Celalettin KESKİN

     01/09/2010 17:59

MEHMET KAYA (facebook) Cemo kardeşim, okadar güzel ve akıcı yazmışsınki yazını okuyunca ogünlerin içinde kendimi buldum sanki odanın bir köşesinde minderin üzerinde dizlerimin üstünde kıvrılmış canla Abit Amcanın Ahmediye kitabını kaydeli bir tavırla okuduğunu hissettim,Allah rahmet etsin iyi ve candan bir büyüğümüzdü
Cemalettin OLGUN

Cenk sohbetlerine biz yetişemedik...     30/08/2010 10:00

Bu yazıyı hazırlayan Cemalettin kardeşimize teşekkür ederim. Biz o cenkleri dinlemekten mahrum kaldık, Büyüklerimiz böyle benzer cenk sohbetlerinin olduğundan bahsederdi. O zamanlar insanlarını oyalayacak Tv dizileri vs şeyler yoktu. Hem eğitici hem de insanların bir araya gelmesiyle sosyal bir dayanışmanın sağlanması, hasbihal etmeleri o günlerin insanlarının birbirine hürmet ve saygı duymaları, birbirlerinin sorunları ile ilgilenmelerinin sebebi de bu cenk sohbetleri olsa gerek diye düşünüyorum. Bizlerde o sohbetlerde olmak isterdik. Bu yazıyı okuyunca kendimi Cenk sohbetleri meclisinde buldum. Hayatta olmayan büyüklerimizi Allah rahmet etsin. Allah onlardan razı olsun.
AbdullaH ARSLAN

Yazarın diğer yazıları

KATRAN BABA - 20/05/2020
KATRAN BABA
BAL HATUN CAMİİ / Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun - 28/04/2020
SUŞEHRİ BAL HATUN CAMİİ Levent Kürşat Kırca & Cemalettin Olgun
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDE BAŞLADI - 19/02/2020
TÜRK KAYAKÇILIĞI SİVAS SUŞEHRİ BULDUR KÖYÜNDEN BAŞLADI
HASAN MEŞELİ İstikbalin Valisi İmranlı Hanelerinde - 18/06/2019
Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı / Fuzuli
Anıtkabir İnşaatında Çıkan Tüneller - 15/06/2019
ABDURAHMAN USTA'NIN ANILARI
Kapıdaki Yüzler - 16/10/2018
KAPIDAKİ YÜZLER
VELİ BABA TÜRBESİ - 17/01/2018
VELİ BABA TÜRBESİ BİR HUZUR BELDESİ
ŞAH TEPE - 01/04/2017
İmranlı Haber dergisi. 10. Sayı. Mart.2017
TARİHİ İMRANLI ÇEŞMESİ - 01/06/2015
HARBDAN HATIRA
 Devamı